• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Başkan'ın Mesajı
Duyurular

Unutmayalım bu sevda hepimizin sevdası
Bu site bizler için var. Bu sitenin tüm amacı Karaağaç ve Karaağaçlılardır.  Bu nedenle de sitenin her şeyden çok sana ihtiyacı var unutma!

Senin,sevdiklerinin resim,bilgi vb. yok yada eksik mi diyorsun? Kusura bakma ama bu senin suçun! Site yönetimi ile bağlantı kurup, eksikleri tamamlamayı denedin mi? Sitenin çeşitli bölümlerinde, Yazar Olarak görev talep ettin mi? özgürce her şeyi paylaş isteklerini,görüşlerini,eleştirilerini,şiirlerini,bir anını,resim,video,vb..
Hayır ise,eksiklerden bizi sorumlu tutma. Gel elini taşın altına koy ve destek ol. Gücümüze güç kat. Gelirsen bin kat çoğalacağız, gelmez isen bir kişi eksik olacağız
unutma!
sizlerden rica ediyorum profillerinizi güncellegin bir cok üyemizin eksiği var telefon numaralarınızı,özellikle kan gruplarınızı mutlaka yazalım.her bilgi bir gün mutlatlaka bizim için önem arz edecektir,bugün bana yarın sana mutlaka ihtiyac olacaktır.
 Sevgi ve saygılarımla ..


Bizi Takip Edin
Giresun Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 39,0626   39,1329
EURO 44,2706   44,3503
Özlü Sözler
Bir insana yapılacak en büyük kötülük, ona umut verip sonra hiçbir şey olmamış gibi gitmektir. Friends
Reklam
YALAN SÖYLEMEYEN ÇOÇUK

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, bir arefe günü çift sürmek için tarlaya gitti. Bir öküzün kuyruğuna tutunup ardından giderek oynuyordu. O anda bir ses işitti: 
    "Ey Abdülkâdir! sen bunun için yaratılmadın ve bunlarla emir olunmadın''! 
    Bu ses, Abdülkâdir Geylâni hazretlerini korkuttu. Eve gelince dama çıktı. Hacıları gördü. Arafat'ta vakfeye durmuşlardı. 
    - Anneciğim! bana izin ver de Bağdat'a gidip, ilim öğreneyim. Sâlihleri, evliyâyı ziyaret edeyim. 
      Annesi de dedi ki: 
    - Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir'im! senin ayrılığına dayanamam. Sensiz ben ne yaparım? Bu bakımdan müsâade edemiyorum. 
    Abdülkâdir-i Geylâni Hazretleri, tarlada olan bitenleri anlattı. Annesi ağladı. Kalkıp babasından miras kalan 80 altını alıp, kırkını kardeşine ayırdı. Kırkını da bir keseye koydu ve keseyi elbisesinin koltuğuna dikti. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak dedi ki: 
  - Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evlâdım, Abdülkâdir'im! Hak teâlânın rızâsı için olmasaydı katiyyen bırakmazdım. Huzur ve esenlik içinde sefere çık! Yolun açık olsun! seninle belki ebedi olarak ayrılıyoruz. Sana son olarak nasihatım şudur ki:''Eğer beni memnun etmek istiyorsan, hiçbir zaman yalan söyleme , doğruluktan asla ayrılma! Allahü teâlâ her zaman ve her yerde doğrularla beraberdir''. 
    Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri annesine söz verdi ve ağlayarak elini öptü. Bağdat'a gitmek üzere bulunan bir kervana rastgeldi ve aralarına katıldı. Hemedan'ı geçmişlerdi. Bir müddet yol aldılar. Arz-ı Tetrenk denilen mahalle geldiklerinde kervanda bir bağırıp, çağırma koptu. Önlerine aniden bir sürü eşkıya çıkıp kervana saldırdılar. Bir anda sandıklar yere yıkıldı. Eşyalar yağma edilmeye başlandı. Eşkıyalar, kervandakilere birer birer sual edip, üzerlerinde her ne buldularsa aldılar. Sıra Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerine geldi. Eşkıyalardan biri latife olsun diye bunu önüne çekip sordu: 
    - Fakir çocuk, söyle bakalım senin neyin var? 
    - Üzerimde yanlız 40 altınım var. 
   Eşkıya inanmamıştı. Bırakıp gitti. İkinci bir harâmi sual edip, o da aynı cevabı alınca vaziyeti reislerine bildirdiler. 
    "Bu çocuk 40 altınım var'' diyor dediler. 
     Bu defa da reisleri sordu: 
   - Senin üzerinde ne var? 
   - Hırkamda dikili 40 altınım var. 
    Reisleri adamlarına dönerek dedi ki: 
    - Açın bakın, bakalım! Adamları üstünü aradılar, içinde 40 altın bulunan keseyi bulup reislerine verdiler. 
    Eşkıya reisi hayretle sordu: 
    - Peki evlât, sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin? Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri dedi ki:: 
    - Ben evden ayrılırken anneme asla yalan söylemiyeceğime söz vermiştim. 40 altın için sözümü bozar mıyım? 
    Bu sözleri duyup hakikate şahit olan eşkıya başının gözleri yaşardı. Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin hakikat dolu gözlerine bakıp onunla kendi yaşını ölçtü. Kendisinin bu yaşa kadar nice hiyanet ve zulümler işlediğini, birgün Hakka yönelmediğini acı acı düşündü ve o güne kadar yaptıklarından pişman olup, ellerini başına vurarak şöyle haykırdı: 
    - Eyvah! biz de Allahü teâlâ söz vermiştik.::Bunca zamandır şeytana uyup ahdimizi bozduk. Fenalık yaptık. Yarın Hak huzurunda acaba bizim halimiz ne olacak? Sonra arkadaşlarına dönerek dedi ki: 
    - Ey arkadaşlarım! Bana bakınız, beni dinleyiniz! Ben, bunca senedir Hak teâlâ karşı olan ahdimi bozdum. O'na isyan ettim. İçimden gelen bir pişmanlıkla bütün günahlarıma tövbe ile Rabbimin yoluna iltica ediyorum. Bundan böyle inşaallah, Hak teâlânın râzı ve hoşnut olmadığı bir şeyi yapmıyacağım. Reislerine pek ziyade bağlı olan eşkıyalar hep bir ağızdan dediler ki: 
    - Efendimiz, reisimiz! Biz de sizden ayrılmayız. Eşkıyalıkta reisimizdin, hidâyette de reisimiz ol! 
    Bunun üzerine kervan ehlinden ne alınmışsa sahiplerine iâde edildi. Bir sürü eşkıya Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin önünde tövbe etti. Kendisi tekrar yoluna devam ederek Bağdat'a vardı. 



MUSTAFA ALTUN



Aidat Borcu Sorgulama
Reklam
Ziyaretçi Sayacı
Bugün: 9
Dün: 31
Toplam: 4026

Şebi̇nkarahi̇sar Karaağaçköyü Derneği

© Copyright 2025  V4.6 Tüm Hakları Saklıdır.

Hazır Dernek Sitesi

Hazır Köy Sitesi



Whatsapp  Destek
Whatsapp Destek